Yazar ve Evi II: Yazarın İnziva Mekânı “Yazı Locası”

Yazar ve Evi II: Yazarın İnziva Mekânı “Yazı Locası”

Virginia’nın meşhur kendine ait odası “The Writing Lodge”, İngiliz evlerinde çoğunlukla bahçe eşyalarının muhafaza edilmesi amacıyla yapılmış küçük, ahşap kulübe tarzı yapıların bir örneği iken binaya pencere ilave edilerek içinde yaşanır bir hâle sokuluyor. ‘Lodge’un kelime anlamı çeşitli: küçük ev, kır evi, oda, kulübe, loca, müştemilat… Eylemsel anlamına baktığımızda ise en yakın anlam olarak karşımıza ‘bir yerde misafir olarak kalmak, konaklamak’ çıkıyor ve bu noktada Türkçeye çevirisi için bir tercih yapmak durumunda kalıyoruz. Ben hiç değilse bu yazıda, hem fonetik hoşluğu sebebiyle hem de Virginia’nın gün içinde salt yazı yazmak gayesiyle burada konakladığını düşünerek ‘Yazı Locası’ demeyi tercih ediyorum.

Yazar ve Evi I: Virginia Woolf’u Monk’s House ile Anlamak

Yazar ve Evi I: Virginia Woolf’u Monk’s House ile Anlamak

Evi, bir yazarı daha çok içselleştirmek istediğimizde — zira tutkulu okur yazarla ilişkisini çoğu zaman onun metinleriyle sınırlamak istemez — önümüzde sürprizli bir kutu gibi açılır. Hele ki o ev iki yazarın ofisi, atölyesi; yani üretim alanı ise bize yazarın hem kişiliği hem metinleriyle ilgili bir dolu ipucu verebilir.

“Yaşamı yaşamak zorunda olmanın temel utancı içinde” Yazılmış Bir Roman: Sevgili

“Yaşamı yaşamak zorunda olmanın temel utancı içinde” Yazılmış Bir Roman: Sevgili

Sevgili, orijinal ismiyle L’Amant, Fransız edebiyatının ekol isimlerinden Marguerite Duras’ın ölmeden dört yıl önce yazdığı otobiyografik roman. Duras’ın erken çocukluğuyla başlayıp, ilk gençliğine uzananan Sevgili’de yazarın ısrarla üzerinde durduğu üzere çocukluğu, bir sömürge ülkesinde, Fransız Hindiçin’inde “beyaz” bir yaşam. Fakat en az yerliler kadar yoksul. Roman başlarda annesinin çocuklarına iyi bir gelecek kurma arzusu ve …

+ Read More

YerKuşAğı: Doğaya Başka Bakmaya Çağrı

YerKuşAğı: Doğaya Başka Bakmaya Çağrı

YerKuşAğı, Deniz Gezgin’in 2012 yılında yine Sel Yayıncılık tarafından Ahraz’dan sonra yayınlanan ikinci romanı. Kahramanlar Moy, Şuri, Hagrin ve Cice’nin usulca başlayan öyküsü, ilerledikçe okurun aklını yolun aksiyona çıkıp çıkmayacağına dair merakla dolduruyor. Fakat kitabın alamet-i farikası şu ki, YerKuşAğı sarsıcılığını sükûnetinden alan bir metin. Veganlık, vejetaryenlik, avcılık gibi olgulara, insanın -en genel anlamıyla- enerji …

+ Read More

Çoktan Unutulmuş Bir Şarkı: Son Istanbul

Çoktan Unutulmuş Bir Şarkı: Son Istanbul

Son Istanbul, Murathan Mungan’ın ilk defa 1985’te Uçurum Yayıncılık tarafından, sonraki yıllarda Remzi Kitabevi ve 1993’ten beri Metis Yayınları tarafından yayınlanan, “Dört Kişilik Bahçe” ve “ÇC” isimli iki öyküden oluşan kitabı. “Dört Kişilik Bahçe” üç, “ÇC” ise dört ayrı bölümden oluşuyor. Bölümlerin her birinde karakterlerden birinin ya da birkaçının ayrıntısıyla karşılaşıyoruz. Kapak resmi ressam İsmet …

+ Read More

Hayat hapishanesinin mahkumları: Dublinliler

Hayat hapishanesinin mahkumları: Dublinliler

Dublinliler, James Joyce’un ilk defa 1914 yılında yayınlanan on beş öyküsünden oluşuyor. Kitabın çevirmeni Murat Belge’nin önsözde yaptığı “acı bir kitap” tahlili doğru; zira pek çoğumuz için yaşamın acı hali olan hayatın olmamışlığını, her insan için eksik kalmışlığını, bu eksikliklerin hissettirdiği soğuk kederi okuyoruz. Örneğin yazar, “Yarıştan Sonra” isimli öyküde yaşamın neşeli tarafında duran, yaşamdan zevk alan …

+ Read More

Bir hassasiyetin romanı: Huzur

Bir hassasiyetin romanı: Huzur

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’u bir hassasiyetin romanı; kahramanımız Mümtaz’ın şahsında, yaşadığı dünyaya karşı hassasiyet duyan, onun gibi düşünceler devridaiminde olan insanların romanı. İmparatorluğun yıkıntılarında yeni bir yaşam kurmaya çalışan insanların kendilerine ve dünyaya dair hezeyanlarının hikâyesi; yıkılmak üzere olan, eskinin alımlı ahşap evleri ve yenice dikilen binalar, ve buna benzer sayısız iç içe geçmişlik arasında …

+ Read More

Yakın tarihten bir acı çığlık: Huzursuzluk

Yakın tarihten bir acı çığlık: Huzursuzluk

Zülfü Livaneli’nin son romanı Huzursuzluk, bugünün Orta Doğu coğrafyasında hüküm süren zorbalığa dair Batılı kent insanı için düşülmüş bir not. Livaneli romanda, yakın zaman içerisinde Ezidiler’in uğradığı zulmü bir gazeteci vasıtasıyla anlatıyor. Romanın isminde de vurgulandığı üzere günümüzün terör ortamı içerisinde yaşadığımız şeyin tam olarak büyük bir ‘huzursuzluk’ hali olduğunu anlatıyor yazar. Livaneli, roman boyunca …

+ Read More

Kaygusuz’un edebi aynasında toplumsal bir seyir: Barbarın Kahkahası

Kaygusuz’un edebi aynasında toplumsal bir seyir: Barbarın Kahkahası

Sema Kaygusuz, Barbarın Kahkahası’nda küçük bir komünitedeki insan karakterlerini bireysel davranışlar ve insanlar arası ilişkiler üzerinden bir motelde geçirilen yaz tatili evreninde anlatıyor.
Romanda bir ana kahramanımız yok. Hikâyeyi bir kişinin ağzından dinlemiyoruz ve roman bir hikâye üzerinden kurgulanmamış. Farklı bireylerin kendilerine ait yaşamlarına ve ilişkilerine tanıklık ediyoruz. Saldırgan bir feminizmin domine ettiği heteroseksüel bir ilişki, kişisel eksikliklerin birbiriyle giderilmeye çalışıldığı homoseksüel bir ilişki… Hepsi yakınımızda, her gün tesadüf edebileceğimiz insanlar.

Bir kent aidiyeti: İstanbul -Hatıralar ve Şehir-

Bir kent aidiyeti: İstanbul -Hatıralar ve Şehir-

Orhan Pamuk’un Istanbul “Hatıralar ve Şehir”i, Istanbul’da artık ne görmediğimize ve bugün ne gördüğümüze dair, zaman zaman yazarın hatıralarının eşlik ettiği esaslı bir kaynak. Yazar, şehrin esas kimliğini yaşamamış olsa da hisseden Istanbul tutkunları için otobiyografisiyle zenginleştirdiği bir şehir rehberi sunuyor. Pamuk, yazar kimliğinin oluşmasındaki temel itkinin Istanbul’a duyduğu aidiyet olduğunu söylüyor ve Istanbul’daki yıkım …

+ Read More