Virginia_Woolf_Yazi_Locasi

Yazar ve Evi II: Yazarın İnziva Mekânı “Yazı Locası”

“Yazar ve Evi: Virginia Woolf’u Monk’s House ile Anlamak” makalesinin ikinci bölümü:

3. Yazarın İnziva Mekânı: Yazı Locası

Virginia’nın meşhur kendine ait odası “The Writing Lodge”, İngiliz evlerinde çoğunlukla bahçe eşyalarının muhafaza edilmesi amacıyla yapılmış küçük, ahşap kulübe tarzı yapıların bir örneği iken binaya pencere ilave edilerek içinde yaşanır bir hâle sokuluyor. ‘Lodge’un kelime anlamı çeşitli: küçük ev, kır evi, oda, kulübe, loca, müştemilat… Eylemsel anlamına baktığımızda ise en yakın anlam olarak karşımıza ‘bir yerde misafir olarak kalmak, konaklamak’ çıkıyor ve bu noktada Türkçeye çevirisi için bir tercih yapmak durumunda kalıyoruz. Ben hiç değilse bu yazıda, hem fonetik hoşluğu sebebiyle hem de Virginia’nın gün içinde salt yazı yazmak gayesiyle burada konakladığını düşünerek ‘Yazı Locası’ demeyi tercih ediyorum.

Karabulut’un ilettiğine göre sanayi çağı ile birlikte insanların farklı etkinliklerle vakit geçirecekleri ayrı mekânlar isteme talebi baştan engellenerek, çalışma ve ev hayatı birleştirilir ve üretimin ve yeniden üretimin ilişkisel olarak yürüdüğü bir yapı oluşur. (s.12) Woolflar’ın evinde üretim hayatı ile ev hayatı birleştirilmiş gibi görünse de, Yazı Locası’nın eve dahil edilmesiyle ev yaşamından ayrı, üretime ayrılmış, yalıtılmış bir alan oluşturulduğunu görüyoruz. Kamusal – özel alan ayrımı eleştirisi Woolf tarafından kadınların evle özdeşleştirilmesi, fakat evin de kadınlar için özgür olabildikleri bir mekân olmadığı görüşüyle yapılır. (Karabulut, s.16) Bu noktada VW’un yine Yazı Locası ve ayrı bir yatak odası ile kendi ev içi özgürlüğünü sağladığı yorumunu yapabiliriz. LW ise bu özgürlüğü bahçe ile mümkün kılıyor gibi görünüyor.

Manzarası Caburn Dağları ve önünde uzanan Güney Downs olan Yazı Locası evdeki temaşadan arınmış bir çalışma ortamı sağlayacak kadar uzakta fakat yine de Leonard’ın bahçe işleri sebebiyle bu mümkün olmamış zira yapı genişletilmeden önce bahçeden toplanan meyveler burada depolanıyormuş. Virginia’nın ilk oluşturulan yapıda bahçe işlerinin gürültüsünden ve elma deposu olarak kullanılmasından rahatsızlık duyduğunu biliyoruz. Mrs. Dalloway romanında Peter Walsh’ın Clarissa Dalloway’in özel odasına girerek partiye hazırlanma sürecini kesmesinin bu rahatsızlığın Woolf metinlerindeki bir temsili olduğunu düşünüyor Karabulut. Üretim sürecinin bölünme ihtimalinin tedirginliğiyle, koltukta oturarak yazdığı zamanlarda yanında yedek mürekkep ve kalemler bulunduran Virginia’nın bu huzursuzluğuna son vermek adına 1934 yılında yeni bir yapı inşa etmek üzere harekete geçiyorlar. Dalları alabildiğine yayılan büyükçe bir ağacın altına yapılan bu yeni locayı Virginia özellikle misafirlerini ağırlayabileceği verandası sebebiyle çok sevmiş. Virginia’nın ölümünden sonra Leonard burayı o zamanki partneri Trekkie Parsons için resim stüdyosu olarak kullanması amacıyla genişletmiş. Bu ilave bölümde şimdi “Kendine Ait Bir Oda”nın (The Room of One’s Own) çeşitli dillerdeki baskılarından oluşan yerleştirme sergileniyor. Rasmussen’in çalışma ve zihinsel yoğunlaşmayı ifade eden bir binanın sade ve etkili görünüşte olması gerektiği savı burada doğrulanmış oluyor ki Yazı Locası hem dış cephesiyle hem içinde yer alan eşyalarla oldukça sade bir mekân: Bir yazı masası, çalışma koltuğu, sallanır koltuk, bir iki sandalye, veranda için birkaç şezlong. Yazı masasının üzerindekiler ise dosyalar, etiketler, bir gözlük, sigara ve tablası, mürekkepler, evrak çekmecesi bulunuyor. Virginia çoğunlukla masasında yazmıyor fakat gün sonunda düzeltemelerini masada yapıyor.

Yazarın günlük ritüeli, evi mimarî bir olgu değil yaşayan bir alan olarak değerlendirmemiz ve ev ile ilgili eşyadan bağımsız bir anlam yaratabilmemiz noktasında önemli. Monk’s House’da gün Leonard’ın her sabah sekizde kahvaltısını yaptıktan sonra Virginia’nın da odasına götürmesiyle başlıyor. Sonrasında Virginia gelen mektuplarına göz atıp ve bir önceki gün yazdıklarını yüksek sesle okuyarak kontrol etmek üzere banyoya gidiyor. “Devamlı olarak konuşur, konuşur, sorular sorar ve kendi kendine yanıtlardı. Yukarıda onunla birlikte iki üç kişi daha olduğunu düşünürdünüz.” diyen aşçıları Louie Everettin’i Leonard da doğruluyor: “Her zaman bir önceki gece yazdığı cümleleri yüksek sesle okurdu; doğru şekilde tınladıklarından emin olmak için ve banyo bunu yapmak için uygun bir mekândı.” Sonrasında V. öğlene kadar hava çok soğuksa yatak odasında, değilse Yazı Locası’nda, Leonard ise üst kattaki kendi odasında çalışıyorlar. Leonard Woolf otobiyografisinde, “Bir gün bile tatilimiz yoktu, eğer çalışamayacak kadar çok hasta değilsek ya da seyahate çıkmadıysak.” diyerek yılın on bir ayını çalışarak geçirdiklerini söylüyor.

Hızlı bir öğle yemeğinin ardından bir saatlik okuma, Downs’da bir yürüyüş ya da bahçeyle ilgilenme ile devam ediyor günleri. Genelde Charleston’a, kız kardeşine yaptığı, iki ila dört saati bulan yürüyüşler Virginia’nın günlük ritüelinde önemli bir yere sahip. Leonard Woolf, “Hep Yokuş Aşağı”da (Downhill All the Way) bu yürüyüşlerin Virginia’nın yazı hayatına etkisini şöyle açıklıyor: “Bir tepeden inerken, sulak çayırları geçerken ya da nehir kıyısında yürürken aklı fikri hep yazdığı kitapta veya makalede ya da yazacağı henüz embriyo halindeki bir kitap veya hikâyede olurdu.” Bu yürüyüşlerin yazı eylemi için işlevini 22 Ağustos 1922 tarihli günlüğünde kendisi şöyle açıklıyor: “Yazıya dönmenin yolu budur. Açık havada yapılan bu hafif yürüyüş.” Ayrıca “Street Haunting”  isimli denemesinde bir odayı: “Orada, sürekli olarak mizacımızın tuhaflığını ifade eden ve bizi hatıralarımıza maruz bırakan nesnelerle çevrili oturuyoruz.” diye tabir eden yazarın günlük ritüelinde büyük yer kaplayan yürüyüşleri bu hatıralardan ve benliğinden kaçarak zihinle berrak bir baş başa kalma için kullandığını söyleyebilir miyiz?

Çift akşamüzeri saat dörtte çaylarını içerken mutlaka mektup ya da günlük yazıyorlar. Akşam yemeğinden sonra ise oturma odasında bir şeyler okuyup, gramofonda müzik dinliyorlar. Müziğe esas tutkusu olan Leonard olmasına rağmen Virginia da küçüklüğünden beri müzikten hoşlanıyor ve bu hoşlanma yazın hayatını da etkiliyor. Elizabeth Trevelyan’a yazdığı bir mektupta: “Tuhaftır, tamamen müzikal biri değilim, fakat kitaplarımı yazmadan önce müzikmişler gibi düşünüyorum.” derken, Roger Fry’a bir mektubunda ise yazmanın müzik bestelemek gibi olduğunu söylüyor.

Virginia’nın uyuyana dek yatak odasında da yazı yazdığını biliyoruz. Hizmetçisinin aktardığına göre, aklına ilginç bir fikir geldiği anda — çaydanlık üzerine, sandalyenin oturaklarına, şöminenin kenarlarına — kısacası evin her tarafına küçük notlar bırakıyor. (D. Jones, s.95) Burada evin içindeki eşyalar üretim sürecine dahil olan aletler olarak karşımıza çıkıyor.

Çift evleri ve özel yaşamları konusunda muhafazakârlık derecesinde hassas. Öyle ki yalnızca çok yakın arkadaşlarını evlerine davet ediyorlar; Vanessa Bell, Duncan Grant, Lytton Strachey, T.S. Eliot, Vita Sackville-West, E.M. Forster, Ethel Smyth. Misafirlerle sohbet ediyorlar ve bovling oynuyorlar. Virginia’nın eve gelen misafirlerle ilgili düşüncesi şöyle: “Gerçek şu ki, insanların ziyarete gelmesi hoşuma gidiyor; fakat gitmeleri daha çok.” Virginia evde hizmetçi çalıştırmaktan hoşlanmasa da “Evdeki Melek”i* öldürmek adına onu yazı yazmaktan alıkoyan yemek ve temizlik işleri için birine ihtiyaç duyuyordu. 1934’ten 1969’daki ölümüne dek evin hizmetçiliğini yapan Louie Everett, çiftin günlerini neredeyse saati saatine planladıklarını ve bu planın bozulmamasına özen gösterdiklerini söylüyor.

Sonuç

Mekânlarla etkileşiyoruz; bilhassa evlerimizle. Akgül’ün aktardığı üzere edebiyat eserlerinde, özellikle romanlarda, olayların meydana geldiği, şahısların içinde yaşadıkları, kendi oluşlarını fark ettikleri alanlar olarak, “olayların bir dekoru” kabul edilen mekânlar, aslında kurmacalar dışında da gerçekte kişilerin çevrelerini algılama biçimlerini, hayata bakışlarını, kişilik gelişimlerini, kimlik edinimlerini, değer yargılarını biçimlendirirler ve çoğu kez bunlar hakkında bilgi verici niteliğe sahiptirler. (s.95) Mevzubahis Virginia Woolf gibi çevresini gözlemleme ve aktarma gücüyle bilinen bir yazar olduğunda, kurmacalarındaki gerçeklik ihtimali belirginleşiyor. Böylelikle biyografik niteliği de olan bir roman ya da öykü nasıl hayran-okur nezdinde daha ilgi çekici hale geliyorsa, yazarın bir zaman yaşadığı ev de benzer bir anlam ifade edebiliyor: Eşya ve mekân insanla, izle anlamlanıyor.

Söz konusu kadın ve mekân olduğunda akla ilk gelen mekânlardan biri olan, Doğu saraylarındaki Harem dahi hem yaşamsal hem yönetimsel anlamda sultanın erkek çocukları ve erkek saray görevlileri ile paylaşılmak durumundadır. Sözgelimi Osmanlı sarayı hareminin yönetimsel yapılanmasında valide sultan hiyerarşinin tepesinde olsa da, mutlak söz sahibi istisnai dönemler dışında erkek hükümdardır. Woolf’ların evinde ise hem İngiliz toplumunun alışılageldik erkek egemenliği üzerine kurulu sistemi yoktur; hem de evin Virginia’nın hayatını kolaylaştırma temel alınarak düzenlenmesinde kadından yana pozitif bir bölünme göze çarpar. Virginia Woolf’un evdeki son yılları Nazilerin İngiltere’yi işgal etmesi ihtimali üzerinden bir ölüm korkusuyla geçse de o, Monk’s House’da bir kadın olarak yarattığı bu bölünme aracılığıyla Hitler ile mücadelesini de dolaylı olarak vermiştir. Hem kurduğu ev içi düzeni hem kadınlığa atfedilmiş bütün rollere karşı çıkan günlük yaşamı Naziler’in “Üç K” öğretisine  — kadınlar için kinder, küche, kirche (çocuk, mutfak, kilise) — bir başkaldırıydı.

*Evdeki Melek, Virginia’nın kadınlara öldürmelerini salık verdiği, her kadının içinde, temizlik, yemek yapma gibi içgüdüler olarak var olan ve evdeki diğer herkesin hayatını kolaylaştırmak için çırpınan ruha verdiği isim.

Kaynakça:

Akgül, Çiğdem. “Eskiyen Zaman”ın Kadın Belleğinde Eskitemediği Mekanlar: Ayla Kutlu ve Mekân İlişkisi Analizi,” Fe Dergi, No.1 (2011), 95-107.

Conrad, Emy Christine. “Virginia Woolf: Rooms, Relationships, and Writing”, M.A. Of Liberal Studies, Simon Fraser University, 2010.

Demir, Güler. “Oldenburg’un Üçüncü Mekân Paradigması Bağlamında Kütüphane Mekânının Sorgulanması”, Bilgi Dünyası, Cilt: 18, Sayı: 2 (2017)

Karabulut, Demet. “Modernite ve Mekân İlişkisinin Virginia Woolf ve Arnold Bennett Üzerinden Okunuşu”, DTCF Dergisi, 58.1 (2018), 440-461.

Özcan, Seçil. “Tracin Literary Architecture: Spatial In-Betweenness In Virginia Woolf’s Between The Acts”, The Graduate School of Social Sciences of Middle East Technical University, 2015.

Harris, Alexandra. Virginia Woolf, Thames&Hudson, 2011

Jones, Danell. Virginia Woolf’tan Yazarlık Dersleri, Çev. Ebru A.Kesen – Merve Ön, Istanbul: Timaş Yayınları, 2017

Masset, Claire. A Souvenir Guide “Virginia Woolf at Monk’s House” East Sussex, National Trust

Rasmussen, Steen Eiler. Yaşanan Mimari, Istanbul: Remzi Kitabevi, 9. Baskı, 2017

Urgan, Mîna. Virginia Woolf, Istanbul: Yapı Kredi Yayınları, 9. Baskı, 2018

Woolf, Virginia. Orlando, Çev. Seniha Akar, Istanbul: İletişim Yayınları, 2016

Woolf, Virginia. Bir Yazarın Güncesi, Çev. Fatih Özgüven, Istanbul: İletişim Yayınları, 2. Baskı, 2009

https://www.theargus.co.uk/news/14388033.Remembering_Virginia_Woolf_and_her_Sussex_inspiration/

 

Not: Makale ayrıca oggito.com’da yayınlanmıştır.

Fotoğraflar telif hakkına tabidir. © Ece Citelbeg